Federal İş Mahkemesi’nin yerleşik içtihadına göre, bir çalışanın çalışma saatleri içinde bir (uyarı) grevine katılması durumunda borçlu olduğu hedef çalışma süresi azalır. Yasal greve katılmanın hukuki sonucu, iş ilişkisinden kaynaklanan karşılıklı ana edim yükümlülüklerinin iptalidir. Bu durum, orantılı ücret talebinin kaybedilmesine yol açmaktadır. 26 Temmuz 2005 tarihli kararında (- 1 AZR 133/04 -) Birinci Senato, bu yasal sonuçların genellikle esnek çalışma düzenlemesi uygulandığında da geçerli olacağını doğruladı. Ayrıca şirketin esnek çalışma düzenlemesi kapsamında izin verilen süre kayıt sisteminden çıkış yaptıktan sonra grev mitingine katılan bir çalışanın hukuki anlamda grevde olmadığına karar verdi. Şirket zaman kaydından çıkış yaptıktan sonra çalışanın serbest zamanı vardır. Grev, sözleşmeyle kararlaştırılan çalışma saatlerinin toplu olarak durdurulması anlamına geldiğinden, günlük çalışma saatleri dışında grev gösterisine katılan bir çalışan, yasal olarak greve gidemez. Greve bu şekilde fiili katılımın ücret açısından hiçbir sonucu yoktur. Bu durum iş uyuşmazlıkları hukuku gerekçeleriyle, özellikle de mücadele eşitliğiyle çelişmemektedir. İşverenin kesinti nedeniyle tazminat ödemesi gerekmiyor. Borçlu olunan iş miktarı değişmeden kalır. İzin verilen saat sınırının 150 eksi saat olarak belirlendiği esnek çalışma süresi düzenlemesi uyarınca, birden fazla çalışan toplu olarak grev mitinglerine katılmak üzere kayıtlarını iptal etse bile, işveren buna karşı savunmasız değildir. Söz konusu esnek çalışma düzenlemesine göre, çalışma saatlerinin bireysel çalışanlar tarafından özerk olarak kontrol edilebilmesi, şirketin belirlenen hedeflerine ulaşılması şartına bağlıdır.